5 yıl önce bir Xiamen Fuarı’nda Akdeniz Taş standına dergi bırakırken tanıştık bu harika ekiple… Şirketin kuruluş öyküsü roman gibiydi. Nurten Keskin Nurlu’nun lise arkadaşı Emin Ataç ile üniversite arkadaşı Ali Beyaz’ı tanıştırması firmanın temelleri atmış, farklı firmalarda çalışan üç arkadaş 2015’te bir araya gelip Akdeniz Taş’ı kurmuştu. Ali ve Nurten’ın Çin deneyimi, Emin’in jeoloji mühendisi oluşu, gençliğin enerjisi müthiş bir karışım olmuştu. Akdeniz Taş ekibiyle 2024 Xiamen Fuarı’nda bir kez daha oturduk, Çin pazarını, sektörü ve fuarı masaya yatırdık.
İlk gündem maddemiz Çin pazarı… Çin’e yoğun çalışan bir firma için bu durum tabii ki öncelikli. Nurten Hanım’a soruyoruz durumu önce… Rakamlarla giriş yapıyor ve “2017’den 2024’e Çin’e pazarında yaklaşık yüzde 50 daralma söz konusu. 500 milyon doları aşkın bir rakam. Türk taşının Çin pazarındaki yerinin azaldığını görüyoruz. Çinliler yıllardır marka koruması konusunda ince ince ikazlarda bulunuyordu. Türk firmaları bu mesaja hep kulak tıkadı. Bu sene fuarın görüntüsü, bu gerçekle yüzleşme zorunluluğunu ortaya koyuyor” diye özetliyor.
Ali Beyaz ise Çin ekonomisine dem vuruyor ve şu noktaların altını çiziyor: “Marka koruma konusuna katılıyorum. Bununla birlikte asıl mesele Çin’deki ekonomik durgunluk bence. Burada da öyle eskisi gibi büyük projeler yok. Bu yüzden buradaki mermer firmaları biraz strateji değiştirdi. 10 bin metrekare taş alıp bunu satmaya çalışmak yerine 1000 metrekare lüks taş alıyor, 10 kat kazanmaya çalışıyor. Stokçuluktan vazgeçmiş durumdalar. Çünkü 10 bin ton taş aldıklarında bunu eritemiyorlar, zira Çin iç piyasasında böyle büyük bir talep yok. Bir de gri konusu var. Türkiye’nin iç pazardaki rekabetinden fiyatlar o kadar aşağı geldi ki, artık rekabet edecek nokta kalmadı. Çin’in kendi gri ocakları var ve gayet de çeşitlilik söz konusu. Türk üreticileri, buradaki Çin taşlarıyla rekabet edemez hale geldi gride.”
Emin Ataç burada söze giriyor. Artık oyunun kurallarının değiştiğini belirtiyor ve noktayı şu sözlerle koyuyor: Bizim ülkece ‘Bu taş sadece bizim ülkemizde var’ zihniyetinden kurtulmamız gerek. Bu hem üreticiye gereksiz bir özgüven yüklüyor hem de devlet kanadında ‘Ya bunlar çok zengin’ algısı yerleşiyor. Narsizm noktasına gelen bu özgüven yüzünden hepimizin içinde bulunduğu gemi su alıyor. Görmemiz gereken net bir şey var. Doğaltaş sektöründe kartlar yeniden dağıtılıyor ve bunun farkında olmak şart. Türkiye eskiden doğaltaşın fırsatlar ülkesi olarak görülüyordu. Ama artık uzayan izin süreçleri, prosedürler ve de maliyetlerden dolayı çeşitliliğimizi biraz yitirdik. Eskiden Çinliler ‘İtalyan taşları güzel ama kazanç standart. Türkiye’den bir sürpriz ocak bulurum, 2 yılda 10 yıllık para kazanırım’ diyordu. Şimdi fuara bakıyorsun, sürpriz bir taş yok. Bilinmeyen bir ürün yok. Çinliler şimdi bu sürprizi Brezilya’da arıyor gibi.”