4-5 yıl önce kadar önce… Butik taş modası henüz ortalığı kasıp kavurmaya başlamamış… Herkesin “Bu taşlarla uğraşılır mı” dediği noktada, bir ‘çılgın’ kimilerince ‘işe yaramaz’ denilen o taşlar üzerine çalışıyor özel olarak! Aradan geçen yıllar, ‘o çılgını’ benim gözümde ‘öngörüsü yüksek bir kahin’ haline getiriyor… Bangalore’da ‘o kahin’ ile yani Şahinler Mermer Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Şahin ile sektörün dününü, bugününü ve yarınını konuştuk…

“KOLAY ULAŞILAN ŞEY DAHA AZ DEĞERLİDİR”
Şahin’den önce dünü anlatmasını istiyorum. Butik taşlara, kimsenin yüzüne bakmadığı zamanda neden yatırım yaptı, neyi hissetti? Gülümsüyor ve söze giriyor… “Şunun altını çizerek başlayalım. Mermer aslı itibarıyla bir lüks malzemesidir. Bahsettiğiniz dönem, bazı ocakların yüksek miktarlarda üretim yaptığı, o taşların her yerde görüldüğü, yetmezmiş gibi porselen ve kuartz üreticileri tarafından da kopyalandığı bir dönemdi. Yani süreç, bir lüks malzemesi olan o taşları sıradanlaştırıyordu. Bakın kendisine özel bir ev, bir otel yapmak isteyen insanlar, herkeste olan malzemeleri tercih etmezler. Başkalarından farklı olmayı seçerler ve bunun bedelini de ödemeye hazırdırlar. Butik taşlar aynı ocaktan arka arkaya çıkan blokların bile farklı oluşuyla, deseniyle, sonrasında mimarların dokunuşuyla ve farklı yüzey işlemlerinin devreye girmesiyle başka bir noktaya geldi. Mantık net aslında. Kolay ulaşılan şeyler daha az değerlidir. Bir şeye ne kadar zor ulaşıyorsan, değeri o kadar artar.”

“EN PAHALIYA ÜRETİP EN UCUZA SATIYORUZ!”
Geliyoruz bugüne… “Sektörün en büyük sorunu nedir” diye soruyorum? Ahmet Şahin hiç düşünmeden, “Üretim maliyetleri” diye söze giriyor ve devam ediyor: “Dolar kurunun kontrol altında oluşu ciddi bir sorun. Şu an normal şartlar altında doların 45-50 lira bandında olması gerekiyor. Kabul edelim ki, biz düşük kar marjlarıyla çalışan bir ülkeyiz. Sürümden kazanma alışkanlığımız var. ‘Bu taşın modası nasıl olsa 4-5 yıla biter, ne kazanırsak kazanalım’ kafası var! Global ve lokal şartlar dışında kendimizi, satış ve pazarlama stratejimizi de sorgulamamız gerekiyor. Dünyadaki taş fiyatlarını, bizdeki fiyatları ve bir de bizdeki üretim maliyetlerini göz önüne alırsak, çarpıcı bir realite karşımıza çıkıyor. Herkesten pahalıya üretip herkesten ucuza satmak sürdürülebilir bir şey değil! Bu çok net. Mesela İtalya’ya bakalım… Onlarda 1980-90 model makinalarla bizden iyi üretim yapabilen firmalar var. Ama bizde bir makinenin ömrü 5, maksimum 10 yıl. Her 10 yılda makine yeniliyoruz. Yatırım maliyetlerine çok para harcıyoruz, çok fazla insan çalıştırıyoruz. Çünkü yüksek miktar üretim yapmak zorundayız! İşçilik maliyetleri de çok daha yükseğe çıkıyor bu durumda!”

“ÜRETİMİ DURDURMA CESARETİMİZ YOK”
Ahmet Şahin’in sözünü kesip, “Peki ne yapmak gerek?” diyorum… Üretimi kontrol etmenin şart olduğunu belirtiyor ve şunları söylüyor: “Pandemi sonrası artan taleple birlikte Türkiye’de kapasiteler 3’e katlandı neredeyse. Satış rakamları artıyor belki ama metrekare bazında cirolar düşüyor! Biz daha çok satmayı değil daha karlı satmayı amaç edinmeliyiz. Bugün 10 bin-20 bin ton üretim yapan firmaların bu üretimlerini 5’bine çekip fiyat artırmaları gerekiyor. Yani daha da az üretip daha değerli hale getirmek. Çok üretmek, çok kazanmak anlamına gelmiyor! Bu tabii ki işletmenin ekonomisi ve dayanma gücüyle ilgili bir durum. Bizde bir ocak açılıyor, taş popüler oluyor. Hemen etrafında onlarca yeni firma yerini alıyor. Maksimüm üretim başlıyor, sonra satış gerçekleşmeyince fiyat kırılıyor. Oysa ucuza satmak o ürünün daha çok satılacağı anlamına gelmiyor. Biz stoklarımız şiştiğinde üretimi durdurma mantığına sahip değiliz! Bu cesaretimiz yok. Durdurduğumuzda işletmenin dönmeyeceğini düşünüyoruz. Bence her çıkan ürün değerli, onu satabilmek önemli. Bunu gerçekleştirdiğinizde fiyatta da güçte de en önde siz olursunuz.”

“BİR TAŞA YATIRIM YAPMAK ÇOCUK YETİŞTİRMEK GİBİ”
Peki Ahmet Şahin yatırım yapacağı taşı nasıl belirliyor… Bir kahkaha ile giriyor söze… “Yatırım yaptığın her taş, yeni bir çocuğun doğumu gibi aslında. İlk önce yürümesini öğretiyorsun, sonra koşmasını… Bu bir sabır ve ekonomik bir güç gerektiriyor. Taşı pazarda belli bir noktada oturtabilmeniz için çalışacağınız uygun kişileri seçmeniz gerekiyor. Biz inandığımız bir taş için 3 yıllık bir plan yapıyoruz. İlk yıl bizim bu taşa para harcama yılımız. 2. yıl taşı piyasada tutma yılımız. 3. Yıl ise moda yapma yılımız. 3 yıl içinde belli bir noktaya getiremiyorsak, o taş artık gerçekten olmuyordur. Başarılı olduğumuz taşlar kadar başarılı olamadıklarımız da var tabii. Burada ocakçıdan, o ürüne çalışan farklı kişilerin fiyat politikasından kaynaklı sorunlar olabiliyor. Kimin taşı, kimin ocağı bizim için önemli değil. Ocak sahibi arkasında durduğu sürece biz o taşa her türlü yatırımı yapmayı tercih ediyoruz. Ama ana seçimimiz, çok yüksek miktarda üretimi olmayan seleksiyonlar üzerine.

YENİ FAVORİ FUSİON BLUE
Son söz… Şahinler Mermer’in yeni favorileri neler? Hangi taşların 2025’e damga vurmasını bekliyor… Burada gözleri parlarcasına bir taşı işaret ediyor Ahmet Şahin sözlerini şöyle tamamlıyor: “Fusion Blue ve Fusion Berry 3 yıldır yatırım yaptığımız bir taş. Maviye yönelmiş bir rengi var. İkinci taşımız Hierapolis… Gold seleksiyonu ile birlikte o taş için de çok iddialıyız. Magma Gold da bu yıla dair beklentilerimizin yüksek olduğu bir taş…”









