Baba Selahattin Çınar “Bu koltuğa oturacaksan, önce hak edeceksin” dedi, gerisine karışmadı. ABD’de eğitimin tamamlayan Canan Çınar işçi servisiyle fabrikaya gidip geldi, çizmeleri çekip ocağa girdi, taşı öğrendi. Sonunda o ‘Çınar’ büyüdü, koltuğu hak etti.
La Fontaine tek bir cümle içine hayatı sığdırmış ya, tam da öyle… “Hiçbir zafere çiçekli yollardan gidilmiyor…” Başarı emek istiyor, özveri istiyor, çok çalışma istiyor. Öyle dışarıdan görüldüğü gibi kolay olmuyor hiçbir şey! Dışarıdan baktığınızda Canan Çınar için, “Ne güzel, kardeşiyle birlikte babasının şirketinin başına geçmiş” diye düşünebilirsiniz. Ama öyküsüne kulak verdiğinizde, La Fontaine’in sözü geliyor aklınıza. Biz de İzmir’den kalkıp Isparta Sütçüler’deki ocağa kadar gittik, Özçınar Mermer’in ikinci kuşak yöneticisi Canan Çınar’a kulak verdik.
“Hayalim ana okulu öğretmenliğiydi”
Liseyi okurken farklı hayalleri vardı Canan Hanım’ın. Hasan Tekin Ada Lisesi’nden mezun olacak, en büyük isteği olan okul öncesi öğretmenliği üzerine eğitim alacak, belki de bir ana okulu açacaktı. Ancak lise günlerinde baba Selahattin Çınar’ın mermerciliğe adım atması, kızının da hayat rotasını değiştiriyordu. Mermerle, ocakla ilk tanıştığı günlere dönüyor Canan Çınar ve anlatmaya başlıyor: “Lise dönemimde ocağa gidip geliyordum. Daha çok tanıma amaçlı idi bu ziyaretler. Ne taşı biliyorduk, ne seleksiyonu. Açıkçası benim aklımda da hep ana okulu öğretmenliği vardı. Ne yalan söyleyeyim, hala da en büyük hayalim bir anaokulu açmak.”
ABD’de 3.5 yıl eğitim
2000’li yıllların başında Canan ve kardeşi Caner Çınar’ın hayatında ikinci kırılma noktası yaşandı. Aile, tatil için gittikleri ABD’de çocuklarının bu ülkede eğitim alması fikrini gündeme aldı. Araştırmalar, başvurular, başarıyla sonuçlanan sınavlar derken, Canan ve Caner Çınar’ın yeni durağı Rochester Institude of Technology oluverdi. 3.5 yıl boyunca burada İngilizce üzerine eğitim alan iki kardeş, Denizli’ye Özçınar Mermer’in ikinci kuşak yönetici adayları olarak dönüyordu. Ama Özçınar Mermer’in direksiyonuna geçmenin, yönetici koltuğuna oturmanın kolay olmadığını, Denizli’ye döndükleri ikinci gün anladılar!
“İşçi servisiyle gidip geldim”
Canan Hanım, o günleri yeniden yaşarcasına giriyor söze: Biz patron olarak başlamadık işe! Alın size koltuk, gelin şirketi yönetim falan denmedi! Babam beni ve kardeşimi karşısına aldı, ‘Bu işin hamurunu öğrenin’ dedi. ‘Nasıl’ diye sorduğumuzda bir şok cevap daha verdi: ‘Nasıl öğrenirseniz öğrenin!…’ Çizmeyi çektik, önlüğü taktık, işe başladık. Öyle idari bölümde falan değil! Tam da sahanın ortasında. Arabam yoktu. Servisle işe gidip geliyordum. Ağladığım, ‘İşe gitmiyorum’ diye isyan ettiğim günler oldu. Özellikle de servisi kaçırdığımda. Çünkü servis, diğer arkadaşlarımı beklemediği gibi beni de beklemezdi! Babam da aynı yere gidiyor olmasına rağmen beni arabaya almaz, “Servisini kaçırdıysan, işe gitmenin yolunu bulacaksın” derdi! Karda, kışta çoğu zaman iki dolmuş değiştirip sonrasında bir miktar da yürüyerek fabrikanın yolunu tuttum. Çay götürdüm, servis yaptım. Çok şükür şimdi bir odam, masam var! Her şeyi de kendim öğrendim.”
KISA KISA
‘Hentbol takımının kaptanıydım’
Futbolla ilgim hiç olmadı ama sporla aram iyidir genelde. Lise dönemimde 2 sene lisanslı olarak hentbol oynadım. Takım kaptanıydım ve oyun kurucu oynuyordum. Hala hentbol adını duyduğum zaman tüylerim diken diken oluyor. Şu anda da squash oynuyorum.
‘Gören önce bir şaşırıyor’
Erkek egemen sektörde bayan olmak bence çok güzel. Satış ve pazarlamayı bir kenara bırakıyorum, işin üretim kısmında çok çok az kadın var. Müşterilerimiz ocağa geldiklerinde önce şaşırıyor, ‘Allah allah’ diyor! Bu da bana keyif veriyor. Evet, hayalim farklıydı ama işin içine girdikten sonra mesleğimi çok sevdim.
‘İletişimin sırrı kendin gibi olmak’
Farklı farklı ülkelerden insanlarla iletişim kuruyoruz. Ama bence iletişimin püf noktası dil bilmek değil. Örneğin babamın yabancı dili yoktur. Ancak hangi ülkeden olursa olsun herkesle bir şekilde, beden diliyle anlaşır ve kendini sevdirir. Ben biraz daha babaya çektim sanırım. Belki dışarıdan soğuk gibi duruyorum ama tanıdıkça güler yüzlü, sıcak, şirin bir insanım. Eğer içten, olduğun gibiysen insanlar bunu bir şekilde anlar.”
BİR KELİME, BİR CEVAP
MERMER: En sevdiğim
SELAHATTİN ÇINAR: Baba
OTTOMAN: Marka
ÇOCUK: En çok istediğim
CANAN ÇINAR: Sevecen
FUTBOL: Hiç sevmem
AİLE: Can
EN ETKİLEYİCİ ÜLKE: Avustralya