Eğitim konusunda çıtayı zirveye koymuş… İki lisans, iki yüksek lisans diplomasına sahip… Türk Deniz Kuvvetleri’nin en başarılı subaylarından… 10 ülkenin savaş gemisinin katıldığı NATO görev grubunun kurmay başkanlığını yapacak kadar… Tam bir asker… Komuta ettiği gemileri İzmir Marşı ve Atatürk’ün sevdiği şarkılarla seyir yaptıracak kadar. Eski askeri ataşe…. Türkiye’yi en üst düzeyde temsil edecek kadar. Emekli Deniz Kurmay Albay Cem Hasanoğlu… Bursa Blok Fuarı’nın ikinci günü tanışıyoruz. Karşımızda bir İzmirli olunca, hemen kaynaşıyoruz. Öyküsünü biraz dinliyor, bunu bir röportaja çevirmek için söz alıyoruz. Ve sonunda İzmir’de, yaşamını adadığı denizin hemen yanında bir masaya oturuyor, kayıt tuşuna basıyoruz. Karşınızda denizin komutanı, mermerin askeri Cem Hasanoğlu…
RÖPORTAJ: Hasan ERCAZİP
Hem subay hem mühendis
İlk olarak askeri kariyerini soruyoruz Hasanoğlu’na… Derin bir nefesle söze giriyor, “1997’de Deniz Harp Okulu’ndan iki diplomayla mezun oldum. Birisi deniz subayı bir diğeri de elektrik elektronik mühendisliği diploması. Okul sonrası ilk amacım en kısa sürede bir gemiye kumanda etmekti, öyle de oldu. TCG Kozlu gemisiyle başladım. Meslek yaşamımın 3. yılında Komodor Harekât Subayı oldum. 2000 yılından itibaren 8 yıl 3 ayrı gemide ikinci komutanlık yaptım. Daha sonra TCG Silifke ve TCG Anamur gemilerinde 6 yıl gemi komutanlığı, sonrasında Mayın Filosunda grup komutanlığı, mayın filosu kurmay başkanlığı…” diyor.
Oslo’da askeri ataşelik günleri
Cem Hasanoğlu, harp okulundan çıkarken kurduğu hayalleri bir bir hayata geçirdikten sonra başka bir maceraya yelken açmış. İzlanda ve Norveç’e akredite Oslo Askeri Ataşeliği’ni üstlenmiş 2018-20 yılları arasında. Uluslararası anlaşma imzalama yetkisine sahip bir ataşe olarak Türkiye Cumhuriyeti’ni askeri anlamda en üst seviyede temsil etmiş. Türkiye’ye dönüşünde ise son görevi olan 1. Arama Tarama Filotillası Komodorluğu’na atanmış. Dünyada en iyi imkanlara sahip filotillalardan biri olan Aydın sınıfı mayın avlama gemilerine komuta etmiş.
Boğaz’da Serseri Mayın avı
Tam da bu dönemde unutamayacağı anılardan birini yaşamış… Şöyle anlatıyor Cem Albay: “Komodorluk görevim sırasında dünya deniz harp tarihinde ender yaşanmış bir sorunla karşılaştık. Rusya-Ukrayna Savaşı için Odessa açıklarında Karadeniz’e dökülen mayınlar, deniz tabanında sabitlendikleri ağırlıklarından kurtularak medyada ‘serseri mayın’ bizim ise sürüklenen mayın olarak tabir ettiğimiz hale geldi. 26 Mart 2022’de ilk mayın Karadeniz’de, İstanbul Boğazı’na yakın sularda görüldü. Sabah kahvaltıda olduğum sırada emir geldi. O gün TCG Akçay gemisi ile İstanbul Boğazı’ndan çıkış yaparak göreve başladık. Büyük bir tehdit vardı. Bir mayın bir tankere çarpabilir, çevre felaketi yaşanabilir, kıyıda patlayabilir, insanlar ölebilirdi. Nitekim sonrasında Gürcistan’da bir mayın sahilde patladı. Bizde ise ne mutlu ki devletin tüm kurumlarıyla birlikte Karadeniz’de deniz güvenliğini çok iyi yönettik ve İstanbul Boğazı’ndan tek bir mayın girmesine izin vermedik“
‘İki kırık kaburgayla vals yaptık’
“Norveç soğuk bir ülke. Kışın buzlarla kaplı. 15 ülke ataşesinin katıldığı bir ziyaret sırasında ayağımda çivili tabanlar olmasına rağmen düştüm ve iki kaburgam kırıldı. Ancak ertesi gün ataşe balosu vardı. Bu balo Türkiye Cumhuriyeti’nin temsil edileceği ve Norveç devlet ve özel sektör yetkililerinin katılacağı çok önemli bir organizasyon. Bizim de eşimle birlikte 4 farklı ülkeden 10 kişilik bir masaya ev sahipliği yapmamız gerekiyordu. 24 saat önce 2 kaburgam kırılmışken baloya katıldım. Hatta eşimle vals de yaptık. Ülkemizi adanmışlıkla temsil ettik.”

‘Seyirde Denizci marşları’
“Komutanlık yaptığım gemilerde yazılı emir çıkarmıştım. Gemilerde çalınacak marşlarla ilgili olarak. Denizci marşları, İzmir Marşı ve Atatürk’ün sevdiği şarkılar eşliğinde seyir yapmak bize güç veriyordu.”
“Fabrikada staj yaptım!”
Sonrasında bambaşka bir dönem başlamış Hasanoğlu’nun hayatında… Emeklilik günleri… Cem Hasanoğlu o günleri şöyle anlatıyor: “29 Ağustos 2022 akşamı komodor alay sancağımı törenle devrettim. Şu anki ortağım Göktuğ Kalfa, emekliliğim öncesindeki süreçte sohbetlerimizde bana mermer dünyasını anlatırdı. Ama bir gün bu sektöre gireceğim aklımın ucundan geçmemişti. Emeklilikten 10 gün kadar sonra Göktuğ ‘Ağabey istersen bizim işi birlikte yapabiliriz. Bir düşün’ dedi. Sektörü bilmiyorum, mermeri bilmiyorum ama yaşamım boyunca hep hızlı öğrenen biri oldum. Odin Mermer işte böyle doğdu. Bir süre bir fabrikada staj yaptım. Taşın fabrikaya gelişinden çıkışına kadar üretim sürecini, pazarlamasını öğrendim. Gerek ocak, gerek fabrika, gerek işin okumaya dayalı tarafı ile kendimi öğrenci olarak bu işe adadım. Ve başladığımız nokta ile geldiğim nokta arasında muazzam bir fark var.”

Cevherden mücevhere
Peki Odin Mermer ne yapıyor? Cem Bey, finalde bu detayları şöyle anlatıyor: “Bursa’da ofisimizi açtık ve çalışmalarımıza başladık. Ortağım Göktuğ Kalfa 7 yıl Çin’de kalmış, Marmara Adası’nda ocakta ortaklığı olan, sektörle yoğrulmuş bir iş insanı. Onun sektördeki çevresi ve hammaddeye hakimiyeti, benim sahip olduğum network ve yurt dışında iş yapma becerim birbirini tamamladı. Doğaltaş bir cevher. Ve bütün cevherlerde olduğu gibi işlenince mücevhere dönüşüyor. Bu taşı ne kadar işlersek, değer katarsak ülkeye döviz girişine, ülkenin refahına katkı sağlamış oluyoruz. Bizim yola çıkış hedefimiz mermerin işlenmiş olarak ihracatı. Blok olarak alıp işleyip ya da plaka olarak alıp ebatlayarak satmak.”