Alevler ortaya çıktı…
Hiçbir ‘kanun maddesine’ bakmadılar!
Alevler ormanları sardı…
Hiçbir ‘yönetmeliği’ düşünmediler!
İnsanlar can pazarı yaşarken, canım ülkemin ağacı, kurdu, kuşu, böceği yanarken ellerinde ne varsa yardıma koştular.
Yüzbinlerce liralık makineleriyle, canını hiçe sayan personelleriyle alevlere karşı savaş verdiler.
Ne de olsa bu kez ‘o mevkiden gelecek izne, bu makamdan gelecek imzaya’ ihtiyaçları yoktu!
Kendilerine sürekli söz veren, ancak icraata gelince ortada görünmeyen sözde ‘yetkililer’ akıllarına bile gelmedi!
Yetmedi…
Alevler söndükten sonra kabuğuna çekilip işlerine güçlerine de dönmediler.
Gözü yaşlı köylüye bakıp “Halkın yıkılan evlerini onaralım” dediler…
“Köylünün hayvanları yok oldu, yenilerini hediye edelim” dediler.
Hep birlikte organize olup 6 milyon TL’lik bir yardım bütçesi oluşturdular.
Oradaki bir hayvanın yöre halkı için ‘beyaz et’ olmadığını anlayan, buna göre hareket eden, tüm bu yardım kampanyasını bir şova dönüştürmeden gizliden gizliye yürüten tüm dostların önünde saygıyla eğiliyorum.
***
Kıyafet aldım, ayakkabı aldım, araba aldım, ev aldım. Ama ‘köşe aldığım’ hiç olmamıştı.
Şimdi yiğidin hakkını yiğide verelim.
‘Taşlama’ bu sektör için ciddi bir marka. Çağlayan Sueli’nin bu mirasının hakkını vermek öyle kolay değil.
Evet, bu köşenin karakterinde ‘eleştiri’ var. Ancak yukarıdaki gibi bir tablo söz konusuysa, ilk yazıyı ‘eleştiri’ yerine ‘takdire’ ayırmanın daha doğru olacağını düşündüm.
Sonrası mı?
Sonuna kadar ‘Taşlama’ya devam!